LAİK HUKUK VE CUMHURİYET

Temelleri sarsılan Türkiye, bekasına değgin tehlikeler içeren bir dönemece girerken tarihe not düşmek gerektiğine inanıyor ve sütunumu zaman zaman göstergelerin kırmızı yandığını fark edenlere bırakıyorum. İşte onlardan biri, Avukat Başar Yaltı, laik cumhuriyet hukukunun niçin ve nasıl yok edildiğini yazıyor:


***

"Atatürk'ün, cumhuriyeti kurarken yaptığı devrimlerden hukuk alanında yapılanlar nedense pek önemsenmez ve görmezlikten gelinir.

Oysa çağdaş uygarlık ülküsüne uygun toplumsal bir yaşam için yeni ve modern bir hukukun uygulamaya konulması gerekiyordu.

Atatürk bu ihtiyacı çok önceden görmüş ve yeni bir ulusla birlikte yeni bir "yurttaş" kimliğini inşa eden cumhuriyetin hukuk yapısını da buna göre şekillendirmişti. Bir bakıma, Avrupa'nın yüzyıllar önce yaşadığı 'aydınlanma'nın Türkiye'de yerleşmesi ve toplumda zihinsel bir çağ değişiminin başarılması için hukuka araçsal bir görev yüklenmişti.

Her ne kadar Osmanlı'nın son dönemlerinde de hukuk alanında kimi yenilikler yapılmış ise de, Osmanlı dönemi ile Cumhuriyet dönemi arasında Batı hukukunun benimsenmesi sürecinde temel fark, hukukun laikleştirilmesidir. Laik hukukun yerleşmesiyle birlikte, şer'i nitelikli hukuk ve yargılama yöntemlerine son verilmiş, laik toplumsal yaşamın temel taşı olan Medeni Kanun yürürlüğe konulmuştu.


***

Atatürk'ün hukuku laikleştirmesini içine sindiremeyenler o günlerde de vardı, yeni anayasa tartışmasının yapıldığı bu günlerde de var.

Bu kişilerden doğrudan Atatürk ve cumhuriyet karşıtı olanlara bir şey söylemek gereksiz. Onlar zaten karanlık örtüleriyle gün ışığında en kolay göze çarpanlardır. Ancak, devrim karşıtları içerisinde kimileri var ki, bir yandan liberal / özgürlükçü gözüküp, diğer yandan "cehaletin bu kadarı ancak tahsil ile mümkündür" dedirtecek cinsten görüşler ileri sürmektedirler. Bu kişilerin çok satışlı kimi gazete köşelerinde, ileri sürdükleri fikirler, aslında cehaletten çok, mevcut iktidara yaranma yarışını nerelere götürebildiklerinin ibretle izlenen belgeleridir.

Örneğin, egemenliğin siyasi karakterli olduğu, dolayısıyla egemenliğin ancak meclis (siyasi iktidar) tarafından kullanılabileceği iddiaları bu türdendir. Egemenlik, bir devletin bağımsız olarak karar alma ve uygulama gücü demektir. Kuşkusuz egemenlik, Atatürk'ün de belirttiği gibi, kayıtsız ve koşulsuz millete aittir. Ancak, demokrasinin yüzyıllardan beri yerleşmiş bir gerçeği olarak (Montesquieu'dan beri), egemenlik, devletin organları arasında (yasama - yürütme ve yargı arasında) paylaştırılarak kullanılır. Bu nedenle yargı organının, yani mahkemelerin (bu arada Anayasa Mahkemesi'nin) egemenliği kullanamayacağı iddiası tam bir aldatmacadır. Kaldı ki, egemenliğin ulusa ait olması, belli bir zamanda mecliste bulunan temsilcilerin ulusun geleceğiyle ilgili her türlü kararı alabilecekleri anlamına gelmemektedir.


***

Atatürk, 1924 yılında yaptığı bir konuşmada "Uluslar, egemenliklerini geçici bile olsa, bırakacağı meclislere dahi gereğinden fazla inanmamalı ve güvenmemelidir. Çünkü meclisler bile despotluk yapabilir ve bu despotluk bireysel despotluktan daha tehlikeli olabilir. Meclislerin öyle kararları olabilir ki, bu kararlar ulusun yaşamına giderilmesi imkânsız zararlar verebilir," demişti.

Bernard Lewis, "Türkler, Osmanlı boyunduruğundan kurtulan son ulustur" saptamasında bulunmuştu. Bu bakımdan Cumhuriyet, Türk Ulusunun yeniden doğuşudur.

Ankara Hukuk Fakültesi'nin açılışında yaptığı konuşmada "köhne hukuk erbabının" Cumhuriyetin en sinsi can düşmanı olduğunu belirten Atatürk, bu kişilerin devrimci kazanımları yok etmek için sindikleri yerden her an fırsat kolladıkları uyarısında bulunmuştur.

Cumhuriyet ve demokrasimize sahip çıkmak istiyorsak, anayasa tartışmalarını bu bağlamda izlemek ve gereken tutumu takınmak her yurttaşın hakkı ve görevidir.

Avukat BAŞAR YALTI
İstanbul Barosu ve TBB Disiplin Kurulu Üyesi"
MİNE KIRIKKANAT KÖŞESİ Vatan Gazetesi, 28 Eylül 2007 MİNE KIRIKKANAT KÖŞESİ

Av. Dr. Başar Yaltı
[email protected] | 0212 347 22 41
Cemil Aslan Güder Cad. Mobil Sit. Eser Apt. No:13/7 Gayrettepe, İstanbul