A) OLAY
1- Hakkında ceza soruşturması yürütülen Şüpheli X in 2006/ ….. hazırlık dosya numaralı soruşturma dosyasını incelemek için Müdafii sıfatıyla Avukat Y ilgili Cumhuriyet Savcısını ziyaret ederek talebini iletir.
2- Cumhuriyet Savcısı avukata vekaleti olup olmadığını sorar. Avukat vekaleti olmadığını, müdafi sıfatıyla inceleme yapmak istediğiini belirtir. Savcı bu durumda dosya incelemesinin mümkün olmayacağını, İstanbul’da binlerce avukat bulunduğunu, her avukatın müdafi sıfatını kullanabileceğini, bu nedenle dosyayı incelemeye izin vermeyeceğini belirtir.
3- Bunun üzerine avukat Y, CMK da vekalet sunma zorunluluğu bulunmadığını, Avukatlık Kanunu m.2 gereğince de vekalet sunmadan inceleme hakkı olduğunu sözlü olarak belirtip, dosya inceleme isteğini yazılı olarak talep eder. Cumhuriyet Savcısı, avukatın dilekçesinin altına yazdığı yazıyla, CMK m.2 ve Kalem Yönetmeliği m.45 gereğince vekaletname veya Baro’dan görevlendirme belgesi getirilmesi gerektiği gerekçesiyle dosya inceleme talebini reddeder.
4- Cumhuriyet Savcısının bu kararına karşı Avukat Y, idari yönden K. Cumhuriyet Başsavcısına başvurarak inceletmeme kararının kaldırılmasını ister. Bu başvurusuna yanıt alamaz.
5- Avukat Y ayrıca K. Nöbetçi Sulh Ceza Mahkemesi’ne başvurarak dosyanın inceletilmemesi kararının kaldırılmasını talep eder. K. Nöbetçi Sulh Ceza Mahkemesi, talebi “Kalem Yönetmeliğinin 45. maddesine göre” reddeder.
6- Avukat Y, bu karara karşı da itiraz yoluna başvurarak K. Nöbetçi Asliye Ceza Mahkemesine başvurarak Sulh Ceza Mahkemesinin kararının kaldırılmasını talep eder. K. Asliye Ceza Mahkemesi, …… gerekçesiyle talebi ret eder.
B) OLAYLA İLGİLİ MEVZUAT HÜKÜMLERİ
1- AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ
Madde 6
Adil yargılanma hakkı
1. Herkes, gerek medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili nizalar, gerek cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini istemek hakkına sahiptir.
3. Her sanık en azından aşağıdaki haklara sahiptir:
a) Kendisine yöneltilen suçlamanın niteliği ve nedeninden en kısa zamanda, anladığı bir dille ve ayrıntılı olarak haberdar edilmek;
b) Savunmasını hazırlamak için gerekli zamana ve kolaylıklara sahip olmak;
c) Kendi kendini savunmak veya kendi seçeceği bir savunmacının yardımından yararlanmak ve eğer savunmacı tutmak için mali olanaklardan yoksun bulunuyor ve adaletin selameti gerektiriyorsa, mahkemece görevlendirilecek bir avukatın para ödemeksizin yardımından yararlanabilmek;
d) İddia tanıklarını sorguya çekmek veya çektirmek, savunma tanıklarının da iddia tanıklarıyla aynı koşullar altında çağırılmasının ve dinlenmesinin sağlanmasını istemek;
e) Duruşmada kullanılan dili anlama dışı veya konuşma dışı takdirde bir tercümanın yardımından para ödemeksizin yararlanmak.
ADALET
Madde 47. - Etkili hukuki bir yola başvurma ve adil yargılanma hakkı
Birlik hukuku tarafından teminat altına alınmış olan hakları ve özgürlükleri ihlal edilen herkes, bu Maddede belirtilen şartlara uygun olarak bir mahkemede etkili bir hukuki yola başvurma hakkına sahiptir.
Herkes, daha önceden yasa ile tesis edilmiş bağımsız ve tarafsız bir mahkemede makul bir süre içinde yapılacak adil ve kamuya açık bir duruşma yapılması hakkına sahiptir. Herkes, kendisine bilgi verilmesi, savunulması ve temsil edilmesi fırsatına sahip olmalıdır.
Gerekli imkanlara sahip olmayan herkese, bu yardımın adalete etkin bir şekilde ulaşılmasının sağlanması için gerekli olması koşulu ile hukuki yardım sağlanacaktır.
3- TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI
MADDE 36 - Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.
İdare, kişi hürriyetinin kısıtlanması sonucunu doğuran bir müeyyide uygulayamaz.
4- CEZA MUHAKEMESİ YASASI
MADDE 2.- (1) Bu Kanunun uygulanmasında;
a) Şüpheli: Soruşturma evresinde, suç şüphesi altında bulunan kişiyi,
b) Sanık: Kovuşturmanın başlamasından itibaren hükmün kesinleşmesine kadar, suç şüphesi altında bulunan kişiyi,
c) Müdafi: Şüpheli veya sanığın ceza muhakemesinde savunmasını yapan avukatı,
d) Vekil: Katılan, suçtan zarar gören veya malen sorumlu kişiyi ceza muhakemesinde temsil eden avukatı, İfade eder.
Müdafiin dosyayı inceleme yetkisi
MADDE 153.- (1) Müdafi, soruşturma evresinde dosya içeriğini inceleyebilir ve istediği belgelerin bir örneğini harçsız olarak alabilir.
(2) Müdafiin dosya içeriğini incelemesi veya belgelerden örnek alması, soruşturmanın amacını tehlikeye düşürebilecek ise, Cumhuriyet savcısının istemi üzerine, sulh ceza hakiminin kararıyla bu yetkisi kısıtlanabilir.
(3) Yakalanan kişinin veya şüphelinin ifadesini içeren tutanak ile bilirkişi raporları ve adı geçenlerin hazır bulunmaya yetkili oldukları diğer adli işlemlere ilişkin tutanaklar hakkında, ikinci fıkra hükmü uygulanmaz.
(4) Müdafi, iddianamenin mahkeme tarafından kabul edildiği tarihten itibaren dosya içeriğini ve muhafaza altına alınmış delilleri inceleyebilir; bütün tutanak ve belgelerin örneklerini harçsız olarak alabilir.
(5) Bu maddenin içerdiği haklardan suçtan zarar görenin vekili de yararlanır.
Müdafi ile görüşme
MADDE 154.- (1) Şüpheli veya sanık, vekaletname aranmaksızın müdafii ile her zaman ve konuşulanları başkalarının duyamayacağı bir ortamda görüşebilir. Bu kişilerin müdafii ile yazışmaları denetime tabi tutulamaz.
5- AVUKATLIK YASASI
AVUKATLIĞIN AMACI
………..
Yargı organları, emniyet makamları, diğer kamu kurum ve kuruluşları ile kamu iktisadi teşebbüsleri, özel ve kamuya ait bankalar, noterler, sigorta şirketleri ve vakıflar avukatlara görevlerinin yerine getirilmesinde yardımcı olmak zorundadır. Kanunlarındaki özel hükümler saklı kalmak kaydıyla, bu kurumlar avukatın gerek duyduğu bilgi ve belgeleri incelemesine sunmakla yükümlüdür. Bu belgelerden örnek alınması vekaletname ibrazına bağlıdır. Derdest davalarda müzekkereler duruşma günü beklenmeksizin mahkemeden alınabilir.
İŞLERİN STAJİYER VEYA SEKRETERLE TAKİBİ, DAVA DOSYALARININ İNCELENMESİ VE DOSYADAN ÖRNEK ALMA
…………
Avukat veya stajyer, vekaletname olmaksızın dava ve takip dosyalarını inceleyebilir. Bu inceleme isteğinin ilgililerce yerine getirilmesi zorunludur. Vekaletname ibraz etmeyen avukata dosyadaki kağıt veya belgelerin örneği veya fotokopisi verilmez.
CUMHURİYET BAŞSAVCILIKLARI İLE ADLİ YARGI İLK DERECE CEZA MAHKEMELERİ KALEM HİZMETLERİNİN YÜRÜTÜLMESİNE DAİR YÖNETMELİK
Soruşturma evrakının incelenmesi
Madde 45 - 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun başka hüküm koyduğu haller saklı kalmak ve savunma haklarına zarar vermemek şartıyla soruşturma evresindeki usul işlemleri gizlidir.
Müdafi soruşturma evresinde soruşturmanın amacını tehlikeye düşürmemek kaydıyla görevlendirme yazısı veya vekâletname ibraz ederek soruşturma evrakı içeriğini inceleyebilir ve dilekçeyle müracaatı halinde istediği belgelerin bir örneğini harçsız olarak alabilir.
Mağdur veya şikâyetçinin vekili soruşturma evresinde soruşturmanın amacını tehlikeye düşürmemek kaydıyla görevlendirme belgesi veya vekâletname ibraz ederek soruşturma evrakının içeriği ile elkonulan ve muhafazaya alınan eşyayı inceleyebilir ve dilekçeyle müracaatı hâlinde istediği belgelerin bir örneğini harçsız olarak alabilir.
Mağdur veya şikâyetçi soruşturmanın gizlilik ve amacını bozmamak şartıyla vekili olmadan da Cumhuriyet savcısından dilekçeyle başvurarak belge örneği isteyebilir.
Soruşturma evrakı soruşturmayı geciktirmemek kaydıyla Cumhuriyet savcısı huzurunda incelenir.
6- ADALET BAKANLIĞI GENELGELERİ
C) OLAYIN HUKUKSAL DEĞERLENDİRİLMESİ
Yukarıda özet olarak belirtilen olay, ilgili mevzuat olarak alıntılanan hükümler çerçevesinde değerlendirildiğinde, savcıdan başlayan sürecin, yargıçlar tarafından da aynen sürdürüldüğünü, sonuç olarak, yasaların avukata tanıdığı yetkilerinin kullanılmasının açıkça kısıtlanabildiğini ortaya koymaktadır.
Kimilerince basit gibi değerlendirilse de, dosya inceletmeme olayını, Anayasanın “Cumhuriyetin nitelikleri” kenar başlıklı 2. maddesinde belirtilen “insan haklarına saygılı” “hukuk devleti” kavramının bir gereği ve sonucu olarak değerlendirmek gerekmektedir. Yaşanan süreç sonunda gelinen aşama, öncelikle üstün hukuk normlarına, Türkiye’nin de tarafı olduğu uluslararası hukuk belgelerinde ve Anayasada yer alan adil yargılanma hakkına, Avukatlık Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerine aykırılık oluşturmaktadır.
Avukatın dosya inceleme isteği, Anayasadaki “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesi, Avrupa İnsan Hakları sözleşmesi’nin “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6. maddesinin bir gereği olarak savunma hakkının doğal bir sonucudur.
5271 sayılı CMK. nun müdafiin görev ve yetkilerini belirleyen; 147, 149, 153, 154, 156 maddelerinde Avukatın müdafi sıfatıyla her zaman dosya inceleme hakkına sahip olduğuna ilişkin açık hükümler ve Avukatlık Yasasının 2 ve 46ncı maddeleriyle avukatlara tanınan yetkilere karşın dosya incelemenin mümkün olmaması, üstünde durulması gereken önemli bir sorundur.
Bu sorun çerçevesinde ortaya çıkan bir başka gerçek, yargı makamlarının, Kalem Hizmetlerinin Yürütülmesine ilişkin Yönetmelik hükümlerini yasaların üstünde ve ondan önce dikkate alarak, yargı bağımsızlığının özümsenmesi bakımından kuşku yaratmış olmalarıdır. Dosya inceletmeme olayının belki en önemli sonucu, Türk yargı sisteminde avukat ve savcının ceza yargılamasındaki yerinin, adil yargılamanın en önemli ilkesi olan silahların eşitliği ilkesine aykırı şekilde konumlandırıldığının bir kez daha ortaya çıkmış olmasıdır.
1- AVUKATIN HAK VE YETKİLERİ İLE ADİL YARGILANMA HAKKI BAKIMINDAN YAŞANAN SORUN
1136 sayılı Avukatlık Kanunu 2nci maddesinin 3. fıkrasında:
“Yargı organları, emniyet makamları, diğer kamu kurum ve kuruluşları ile kamu iktisadi teşebbüsleri, özel ve kamuya ait bankalar, noterler, sigorta şirketleri ve vakıflar avukatlara görevlerinin yerine getirilmesinde yardımcı olmak zorundadır. Kanunlarındaki özel hükümler saklı kalmak kaydıyla, bu kurumlar avukatın gerek duyduğu bilgi ve belgeleri incelemesine sunmakla yükümlüdür. Bu belgelerden örnek alınması vekaletname ibrazına bağlıdır. Derdest davalarda müzekkereler duruşma günü beklenmeksizin mahkemeden alınabilir.” Hükmünün ne anlama geldiği sorgulanmalıdır.
“Sonuç olarak; istişari düşünce istemine esas olan maddi olay ve olgular da dikkate alındığında aşağıda sıralanan hususların taraflarca karşılıklı olarak değerlendirilmesinde, sorumluluklar arasında uygun ve ölçülü dengenin sağlanması halinde, duraksama konularının ortadan kalkacağı söylenebilır.
1- 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 2 nci maddesinin 4667 sayılı Kanunla değiştirilen üçüncü fıkrasında sayılan kurum ve kuruluşlara, avukatlara görevlerinin yerine getirilmesinde yardımcı olma zorunluluğu getirilmiştir. Yardımcı olma zorunluluğunun kapsamını ve sınırlarını belirlemede avukatların görevleriyle ilgili olarak yukarıda yapılan açıklamalar göz önünde bulundurulmalıdır.
Bu kurumlara, kanunlarındaki özel hükümler saklı kalmak kaydıyla avukatların gerek duyduğu bilgi ve belgeleri aşağıdaki kapsam çerçevesinde incelemelerine sunmak yükümlülüğü getirilmiştir.
a ) İncelemeye sunma, bilgi ve belgenin bulunduğu kurum ve kuruluş bünyesinde, gerektiğinde bir görevli eşliğinde uygun bir yerde gerçekleştirilmesi gereken bir işlevdir.
b ) İncelemeye sunma yükümlülüğünün, bilgi ve belgenin bulunduğu kurum ve kuruluş dışında bir yere veya şehire gönderilmesi suretiyle yerine getirilmesinin istenmesi, yasanın amacına uygun bir talep olarak değerlendirilemez.
c ) Avukatın gerek duyduğu bilgi ve belgelerin kapsamı, avukatların görevleriyle ve gerek duyma ifadesiyle ilgili açıklamalarda belirtilen sınırlar içinde anlaşılmalı ve değerlendirilmelidir.
d ) Yasa koyucu, kurum ve kuruluşların bünyesinde inceleme olanağı tanıdığı belgelerden örnek alınmasını vekaletname ibrazına bağlı tutmuştur. Avukatlarca incelenmesinden sonra bu belgelerin gerekli olanlarından konusu, tarih ve sayısı belirtilerek örnek alınabilmesi yasa hükmü gereğidir.
2- İncelemeye sunma yükümlülüğünün istisnası olan kanunlardaki özel hükümlerin sınırları ve içeriği, ilgili madde metinleriyle bu konuda yukarıda yapılan açıklamalarda belirtilen hukuki çerçeve içinde değerlendirilmelidir.
SONUÇ: Duraksama konusu hakkında yukarıda açıklanan görüşle dosyanın Danıştay Başkanlığına sunulmasına 10.4.2002 gününde oybirliğiyle karar verildi.”
Denilmek suretiyle, avukatların dosya inceleme yetkilerinin bulunduğu vurgulanmıştır.
Benzer bir olay nedeniyle Adalet Bakanlığı Cumhuriyet Başsavcılıklarına gönderdiği “görüş” yazısında ( B030HİG00000.02-647.03.02-MT.105../2006 Tarih ve sayılı Ankara Barosu Başkanlığının başvurusu üzerine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına yazılan yazı) “dava ve kovuşturma (soruşturma) dosyalarını ilk kez inceleyecek olan bir avukatın vekâletname sunmasına gerek olmadığı, dilekçe ile başvurmasının yeterli ve daha uygun olacağı yönündeki düşünce ile kastedilen husus; dava dosyalarında vekil sıfatı bulunmayan avukatların o dosyayı inceleme gereği duyduklarında mahkeme başkanı veya hakimine bir dilekçe ile başvurmalarının daha uygun olacağıdır. Yoksa dava dosyasını vekil sıfatıyla takip eden bir avukatın her dosya inceleme talebinde dilekçeyle başvurması gerektiği kastedilmemiştir.” Diyerek vekalet sunmanın zorunlu ve gerekli olmadığı Genelgede belirtilmiştir.
Avukatlık kamu hizmeti niteliği olan serbest bir meslektir. (Avukatlık Kanunu m.1) Avukatlık Kanunu bir bütün olarak değerlendirildiğinde, bir avukata üstleneceği davayı seçme hakkı tanındığı anlaşılmaktadır. Bu hak, avukatın bağımsızlığı ilkesinin bir gereği ve sonucu olduğu gibi, Avukatlara dosya ve belge inceleme hakkı tanınmasının bir başka gerekçesi de, avukatın gerekli incelemeleri yaptıktan sonra kendisine teklif edilen işi reddetme hakkına sahip olmasından kaynaklanmaktadır. (m.37)
Avukatlık Kanunu 34. maddeye göre Avukatlar, yüklendikleri görevleri bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık unvanının gerektirdiği saygı ve güvene uygun biçimde davranmak ve Türkiye Barolar Birliğince belirlenen meslek kurallarına uymakla yükümlüdürler. Avukatlık bir güven mesleğidir. Bu nedenle, gerek Avukatlık Kanunu gerekse Türkiye Barolar Birliği Avukatlık Meslek Kuralları, avukatı, etik ve mesleki sorumlulukları bakımından sıkı denetime almıştır. Yasa koyucu avukata güvensizliği düşünmemiş, avukat olmayı sıkı koşullara bağlamış, mesleki yetkilerin kötüye kullanması durumunu ise ağır şekilde cezalandırmıştır. (Avukatlık Kanunu m.56/2, 62)
Avukat, adil yargılanma hakkının uygun şekilde yerine getirilebilmesi için, sav, savunma ve karar üçleminde savunmayı temsil eder. Bilindiği üzere savunma suçlamayla başlar. Adil yargılamanın gerçekleşmesinin birinci ve temel koşulu “silahların eşitliği ilkesi” denilen suçlamayı yapan ile yani Savcı ile savunmayı temsil eden avukatın eş düzeyde yetkilere sahip olması ilkesidir. Ülkemizde bu konuda geleneksel bir takım nedenlerle farklı görüşler ileri sürülse de, bu kural ceza hukukunun evrensel ilkeleri arasındadır. Bu nedenle, bir kimsenin savunma hakkını kısıtlamak ve bu anlayışı dosyanın incelenememesine kadar tırmandırmak, hem adil yargılanma hakkı ile hem avukata yüklenen görev ve sorumluluklarla bağdaştırılamaz.
Açıklanan nedenlerle her avukat, vekalet sunmaya gerek duyulmadan, gizlilik kararı verilmemiş soruşturma ve kovuşturma dosyalarını inceleme hak ve yetkisine sahip bulunmaktadır. Kuşkusuz, inceleyen avukattan kimlik sorulması ve talebin yazılı olarak alınması her zaman mümkün olup bu konuda yasal bir kısıtlama bulunmamaktadır. Dolayısıyla, hakkında gizlilik kararı verilmemiş, Avukatlık Kanunu 2. maddesindeki deyimiyle, Kanunlarındaki özel hükümler saklı kalmak kaydıyla, bir kısıtlaması bulunmayan (hakkında gizlilik kararı verilmemiş) soruşturma dosyasının incelenmesinin kısıtlanmasına yasal olarak olanak yoktur.
Kaldı ki, Avukatlık Kanunu’nun 46. maddesinin “Avukat veya stajyer, vekaletname olmaksızın dava ve takip dosyalarını inceleyebilir. Bu inceleme isteğinin ilgililerce yerine getirilmesi zorunludur. Vekaletname ibraz etmeyen avukata dosyadaki kağıt veya belgelerin örneği veya fotokopisi verilmez.” Şeklindeki hükmü karşısında herhangi bir kalem mevzuatını düzenleyen yönetmelik hükümlerinin ileri sürülmesi, yasa kavramı algılamasında sorunlara yol açacak bir yaklaşımdır.
2- CEZA YARGILAMASI HUKUKU VE MEVZUATI BAKIMINDAN
a) CMK nın 153. maddesi çok açık bir ifade ile yazılmış olup, Müdafiin soruşturma evresinde dosya içeriğini inceleyebileceği ve istediği belgelerin bir örneğini alabileceği maddede anlaşılır bir dille belirtilmiştir. Bu kuralın tek istisnası, sulh ceza yargıcının vereceği kısıtlama kararıdır. Esasen bu kural yeni olmayıp, eski CMUK da aynen yer almakta idi. Yeni yasa ile getirilen yenilik sadece, avukatın şüpheli ve sanık bakımından müdafi, katılan bakımından ise vekil olarak adlandırılması olmuş, Yasanın gerekçesinde durum bu şekilde açıklanmıştır.
b) Bu noktada, müdafii kime denir sorusunu açıklanması gerekmektedir. CMK m. 2 de müdafi, şüpheli veya sanığın ceza muhakemesinde savunmasını yapan avukat olarak tanımlanmıştır. Bu çerçevede müdafilik ceza hukukunda bağımsız bir karaktere sahiptir. Yasa koyucu, çoğu durumlarda, vekalet sunulmasını aramadan sanık veya şüphelinin haklarının korunmasını, bir avukatın bulunması koşuluna bağlayarak savunma hakkını güvenceye almak istemiştir. Bu hak şüpheli veya sanık tarafından kullanılabileceği gibi, şüpheli veya sanığın bulunmadığı ortamlarda dahi kullanılabilmektedir. Örneğin ifade alma sırasında ve duruşmada avukat vekalet aranmadan sanığın yanında müdafi sıfatıyla bulunabilmekte, aramalarda ise sanık veya şüpheli olmasa dahi avukat vekaletsiz olarak görev yapabilmektedir. (CMK m.120/3)
c) Ceza Muhakemesi Yasası “Müdafi ile görüşme” başlıklı 154. maddesinde: “ Şüpheli veya sanık, vekaletname aranmaksızın müdafii ile her zaman ve konuşulanları başkalarının duyamayacağı bir ortamda görüşebilir. Bu kişilerin müdafii ile yazışmaları denetime tabi tutulamaz.” Diyerek bu durumda vekaletname aranmayacağını açıkça belirtmiştir. Kunter – Yenisey- Nuhoğlu tarafından kaleme alınan Ceza Muhakemesi Hukuku kitabının 223. sayfasında bu duruma dikkat çekilerek aynen “Müdafiin soruşturma evrakını inceleyebilmesi için vekaletname isteyen Cumhuriyet Başsavcılığı Kalem Yönetmeliğinin 45 inci maddesi, Kanunun ruhuna uygun değildir. Müdafii şüpheli ile vekaletname aramadan görüştüren Kanun (CMK 154) görüşmeden önce dosyayı incelemesi gereken müdafiin de vekaletnamesini aramaz.” diyerek, Kalem Yönetmeliğinin Yasaya açıkça aykırı olduğunu belirtmişlerdir.
Cumhuriyet savcıları, hukukçu kimlikleri ile, pozitif hukuk metinleri arasındaki hiyerarşik sıralamada yönetmeliğin yasadan sonra geldiğini, yönetmeliklerin yasalara açıkça aykırı olamayacağını bilecek durumdadırlar. Cumhuriyet Savcısının dosyayı inceletmeme gerekçesi olarak dayandığı Kalem Yönetmeliği Ceza Muhakemesi Yasası’na açıkça aykırıdır. Yasanın hiçbir yerinde Müdafiinin (Avukatın) vekaletname ibrazı gerekeceğinden söz edilmemiştir. Doktrinde de avukatların vekaletname ibraz etmeden dosya inceleyebileceği belirtilmektedir. Tüm bu açıklamalara karşın, kalem Yönetmeliğine atıfta bulunarak, savunma hakkını kısıtlayıcı ve Avukatlık Kanunu ile avukatlara tanınmış özel yetkiyi görmezlikten gelerek soruşturma dosyasının incelettirilmemesi yasal ve hukuksal bir tutum değildir.
d) İstanbul’da binlerce avukat bulunduğu, dolayısıyla her avukatın müdafi sıfatını kullanabileceği şeklinde bir gerekçe, ilk bakışta haklı gibi görünse dahi, bu yaklaşım, yasalarla avukatlara tanınmış hakların kullanılmasını engellemek isteyen bir bakış açı taşımaktadır. Çünkü Cumhuriyet Başsavcılığının onbinlerce soruşturma dosyasının her birinin kime ait olduğunu “binlerce” avukat bilebilecek durumda değildir. Bu nedenle, İstanbul’daki avukatlardan bir veya bir kaçı, onbinlerce dosya arasından, belli bir dosya numarasını ve dosyanın taraflarını belirterek bir soruşturma dosyasını incelemek için başvuruyorsa, artık o avukat “herhangi birisi” değildir, başvuran avukatın o dosya ile ilgisinin bulunduğu kabul edilmelidir. Böyle bir durumda, yukarıda da belirttiğimiz gibi, vekalet sunmayan/sunamayan bir avukattan yazılı talep alınması ise her zaman mümkündür.
e) Adalet Bakanlığı da yayınladığı genelgede “ ilk kez inceleyecek olan bir avukatın vekâletname sunmasına gerek olmadığı, dilekçe ile başvurmasının yeterli ve daha uygun olacağı” yönünde görüş belirtmiştir.
f) Ceza Muhakemesi Yasasında, müdafi için vekaletname zorunluluğu bulunduğu hiçbir maddede yer almamaktadır. Müdafi sıfatını taşımak için vekaletnameye gerek yoktur. Bilindiği gibi eski CMUK uygulamasında da müdafi kavramı vekaletnamesi olmayan avukat olarak anlaşılıp uygulanmakta idi. Yeni Ceza Muhakemesi Yasası bu konuda eski uygulamaya bağlı kalmıştır.
Hatta CMK.154/1 maddesinde, şüpheli veya sanığın, vekâletname aranmaksızın müdafi ile her zaman görüşebileceği belirtilmiştir.
Müdafiin dosyayı incelemeden hukuki yardımda bulunamayacağı çok açık olduğuna ve
Soruşturmanın her aşamasında avukatın şüphelinin yanında bulunması bir hak olarak tanındığına göre, bir avukat için dosyayı incelemeden şüpheliye hukuksal yardımda bulunmak mantıken de mümkün olamaz.
3- DİĞER YÖNLERDEN OLAYIN DEĞERLENDİRİLMESİ:
a) Mahkeme kararları gerekçe içermemektedir.
Savcılık kararına karşı, iki ana gurupta toplanan itirazlara karşın K. Sulh Ceza Mahkemesi kararı, itiraz nedenlerini yok sayacak kadar gerekçesizdir. K. Asliye Ceza Mahkemesi kararı ise dava açılmış olması nedenine dayalı ret kararı ile olayın özünden uzak, sorunu çözmeyen bir karar vererek yasal mevzuat hükümleriyle çelişmiştir.
Avukatlık Kanununun 2 ve 46. maddeleri karşısında, bu Yasa maddelerine aykırı olan Kalem Yönetmeliği’nin 45. maddesinin uygulanmaması gerekmektedir. Adalet Bakanlığının genelgesi dahi müdafiin vekâleti olmasa da dosya inceleme, hatta örnek alma hakkının engellenemeyeceği yönündedir. Buna rağmen, Mahkemelerin itirazı ret kararları olayın derinliğinin yeterince anlaşılamamış olduğunu ortaya koymaktadır.
Ayrıca, yeterli gerekçe taşımayan ret kararı, Anayasa (m.141) Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır, kuralına da aykırı düşmektedir.
b) Anayasa ve Yasa Hükümleri Karşısında Yönetmeliklere Dayanılarak Karar Verilemez.
Anayasanın 138. maddesine göre “Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre hüküm verirler.” 140. maddeye göre de “Hâkimler, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre görev ifa ederler.” Anayasada belirtilen ve yasalarla vurgulanan bu temel ilkeler karşısında Hakimlerin bir konuda açık yasa hükümleri bulunurken Yönetmeliklere dayanarak hüküm kurmaları mümkün ve doğru deği Av. Başar YALTI