JÜRİ

ATV tarafından yayımlanan Son Celse programında, jürinin yargılamaya katıldığı bir yöntem uygulanarak eski mahkeme kararları üzerinde tartışma açılmaktadır. Programın temel amacının, jürili yargı yöntemi ile farklı sonuçlar yaratarak mevcut hukuk sistemimizi eleştirmek olduğu anlaşılmaktadır. Her hukuk sisteminde istenilmesede birtakım adli hatalar olabilmektedir. Programda olduğu gibi, tek tek bu örnekler üzerinde durmak bizce çok önemli değildir. Önemli olan, sisteme bir bütün olarak bakarak olumsuzluklara doğru çözümler önerebilmektir.

Yargı sistemimizde birçok olumsuzluğun yaşandığı, yargıdaki yetersizlikler nedeni ile insanların haklarını başka yerlerde aradıkları, yargı sistemine güvenin kalmadığı, yargıda köklü düzenlemelere gereksinim duyulduğu bir gerçektir. Bu gerçekten hareketle, yargının sorunlarına çare olmak üzere sisteme jürinin katılması önerilmektedir. Bu görüş yanlılarına göre, jüri, yargılamaya demokratiklik katacak, yargılamanın üzerindeki gizem ve soğukluk kalkacak, daha doğru ve adil kararlar verilecek ve yargılamaya dinamizim gelecektir. Biz, jürinin yargı sistemimize bu ve benzeri katkıları sağlayacağı düşüncesine katılmıyor, hatta bu yaklaşımı sakıncalı buluyoruz.

Bir yargı sisteminin etkinliği, yargılama yöntemlerinin toplumsal yapıya uygun olup olmadığı, adaleti sağlayıp sağlamadığı ve yarattığı sonuçlar bakımından insanları tatmin edip etmediği ile ölçülür. Bu açıdan, Türk yargı sistemi yargılamaya sadece jürinin katılması ile düzeltilecek bir yapıda değildir.

Jüri, yargılamaya halkın katılımını sağlayan bir yöntem olup, daha çok Anglosakson ülkelerinde görülmektedir. Jüri sistemi, yargı önüne gelen olay veya sanık hakkında suçlu olup olmamaya halkın (jürinin) karar vermesi esasına dayanmaktadır. Genellikle ceza yargılamasında uygulanan bu sistemde, jüri sanığı suçsuz bulursa yargılama sona ermekte, sanık suçlu bulunursa, verilecek cezayı yargıç belirlemektedir. Bu nedenle, yargılamanın tarafları, jüriyi kendi düşünceleri yönünde ikna etmeye ve etkilemeye çalışırlar. Bu amaçla, yargılamada çapraz sorgu sistemi geliştirilmiştir. Jürili yargılama sistemi, karmaşık ve uzun bir süreci kapsar. Bu sistemde her olay jüri önüne gitmez. Olayın tarafları arasında daha başlangıçta birtakım pazarlık usulleri uygulanarak sonuca ulaşılır. Bir bakıma adalet pazarlıkla sağlanır.

Jüri, kamu otoritesinin henüz tam olarak kurulamadığı kendine özgü ortam ve koşullarda, halkın toplu yargılama, toplu ceza ve toplu infaz şeklindeki eğilimlerinin, disipline edilmesi sonucunda ortaya çıkmıştır. Günümüz Türkiyesinde de, zaman zaman halkın doğrudan cezalandırma isteğinden kaynaklanan karakol basma ve linç girişimleri gözlemlenmektedir. Jüri sistemi, yaşanan bu tür girişimlerin de gösterdiği gibi, aslında halkın linç isteğinin terbiye edilmiş ve dizginlenmiş şeklidir. Jürili yargılamayı bizce en tehlikeli kılan, sistemin bu yönüdür. Bu bakımdan, tarihsel olarak ta doğrulandığı gibi, jürinin yargıya demokratiklik kattığı ileri sürülemez.


Yargının temel görevi adaleti sağlamaktır. Adalet, genel kabul çerçevesinde herkese hakkını vermek demektir. Bu nedenle, hak dağıtan yada hakkın yerine getirilmesi ile görevli olanların bağımsız ve her türlü etkiden uzak olmaları gerekmektedir. Bu anlayışın gereği olarak, adalet, gözü bağlı olarak temsil edilmektedir. Jürili sistemde ise, yargılamaya duygusallık karışır. Ne kadar titizlik gösterilirse gösterilsin, jüriyi oluşturanlar kendilerini toplumun duygusallığından soyutlayamazlar. Jürinin varlık amacı da zaten, halkın düşüncesini yargıya yansıtmaktır. Bu durum yargıyı etki altında bırakacağından verilen karar adil olamaz. Yargıçların da etki altında kalacakları iddia edilebilir. Ancak, bağımsız bir yargıcın etki altında kalma olasılığı jüriden fazla değildir. Ayrıca yargıç kararı başka bir yargıç tarafından denetlendiği halde, jüri kararı denetlenmez. Jüri kararları geriye dönüşü olmayan kararlar olarak, daima, kuşkuya açıktır.

Türkiye'de jürinin oluşturulması ve evrensel değerlerle uyumlu adil karar vermesi, toplumsal yapımızdan kaynaklanan nedenlerle, oldukça güç gözükmektedir. Türk toplumu, birçok konuda ön yargılıdır. Namus kavramına bakış, dinsel ve töresel yönlendirmeler, kimi feodal değerler, köylülüğü aşamamış olma, sosyal ilişkilerdeki karmaşıklık ve kargaşa Türkiye'de bölgeler ve insanlar arasında derin, kültür ve değer farklılıkları yaratmıştır. Bu farklılıklar jüri aracılığı ile yargılamaya yansıtılırsa, hukukun tekliği ve eşit uygulanması ile benzer olaylar karşısında verilecek kararlardaki uyum ilkesi bundan olumsuz olarak etkilenecektir. Bu durumda, jürinin yargılamaya yansıtacağı kendi değerleriyle, çağdaş suç ve ceza değerleri arasında çatışkı çıkacak ve bağımsız yargı için zorunlu olan laik düşünce tarzı bu durumdan yara alacaktır.

Jüri konusunda kamuoyunun yanıltıldığı bir nokta da şudur: Zannedilmektedir ki, 12 kişiden oluşan jüri, tek kişi (bazen 3 kişi) olan yargıçtan daha doğru ve haklı karar vermektedir. Bu, köklü bir yanlışlıktır. Bir kararın doğruluğu, kararı verenlerle değil, olayın gerçeğini ortaya koyacak verilerle doğrudan ilgilidir. Verilerin değerlendirilmesinde ise bize göre yargıcın üstünlüğü tartışmasızdır. Çünkü yargıç kanıtları ve olayı değerlendirmede, sıradan insanlara göre daha eğitimli ve deneyimlidir. Juri sisteminde olayların daha derinliğine araştırılmasının nedeni, jürinin varlığı değil, uygulanan çapraz sorgu yöntemidir. Jüri bu sistem içerisinde, yine bir hukuk deyimi ile "teferruattır". Bu bakımdan Türk yargı sisteminin sorunlarını çözmek istiyorsak, yargı sistemine jüri yerine, çapraz sorgu sisteminin katılması sağlanmalıdır.

Çapraz sorgu, yargı sistemimizi alt-üst etmeden yargılama usul kanunları ve avukatlık kanununda yapılacak değişikliklerle yaşama geçirilebilir bir uygulamadır. Yargılamada böyle bir uygulamaya geçildiğinde yargıda şikayet konusu edilen birçok sakınca ortadan kalkacağı gibi, jürili sistemin üstünlüğü olarak gösterilen özelliklerde gerçekleşecektir. Böyle bir uygulama ile, yargı demokratik görünüm kazanacak, yargıçlar değil davanın tarafları (avukatlar) uzmanlaşacak, taraflar yargılama sürecine aktif olarak katılabilecekler, yargılamanın sonucu kısa sürede alınacak ve tarafları tatmin eden doğruluk-haklılık oranı yüksek kararlar verilebilecektir.

Sonuç olarak, insanların sadece sokaklarda değil, mahkeme salonlarında da linç edilmesini istemiyorsak jüri yi yargılamaya katmamalıyız.

Av. Başar YALTI YAYINLANMAMIŞTIR.

Av. Dr. Başar Yaltı
[email protected] | 0212 347 22 41
Cemil Aslan Güder Cad. Mobil Sit. Eser Apt. No:13/7 Gayrettepe, İstanbul